| | CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
08kobe tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 24 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Perş. Ekim 02, 2008 12:19 pm | |
| Bağlanmayacaksın
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak | |
| | | 08kobe tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 24 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu Perş. Ekim 02, 2008 12:25 pm | |
| O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci dereceden failidir" denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! | |
| | | abraxas üye
Mesaj Sayısı : 457 İş/Hobiler : şiir,resim,radyo dinleme ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Perş. Ekim 02, 2008 12:57 pm | |
| - 08kobe demiş ki:
Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak harika ellerine sağlık...teşekkürler | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:24 pm | |
| Herşey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin...
Can Yücel | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:26 pm | |
| Can Yücel Hayatı Ve Eserleri
1926 - 12 Ağustos 1999. İstanbul’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini İstanbul ve Ankara’da tamamladı. Şiirle ve edebiyatla ilgisi küçük yaşlarda başladı. Bu konuda babasının desteği oldu.
Ankara ve Cambridge Üniversitelerinde Latince ve Yunanca eğitimi gördü. 1950’de yeniden Türkiye’ye döndü. Aynı yıl »Yazma« adlı ilk kitabı yayımlandı.
1956’da Güler Yücel’le evlendi. Bu dönemde Mao ve Che Guevara’dan yaptığı çevirilerden dolayı 15 yıla mahkum edildi. 2 yıl sonra çıkan genel afla salıverildi. Cezaevindeyken yazdığı şiirlerini »Bir Siyasinin Şiirleri« adlı kitapta topladı.
Shakespeare’den Brecht’e birçok kişiyi Türkçeye aktardı.
Şiirleri ve yazıları çeşitli dergi ve gazetelerde aktarılan Can Yücel’in, »Yazma« (1950), »Sevgi Duvarı« (1974), »Bir Siyasinin Şiirleri« (1974), »Ölüm ve Oğlum« (1976), »Şiir Alayı« (1981), »Rengahenk« (1982), »Gökyokuş« (1984), »Beşbiryerde« (1985), »Canfeda« (1986), »Kısa Devre« (1990), »Kuzgunun Yavrusu« (1990), »Çok Bi Çocuk« (1992), »Gece Vardiyası« (1993), »Güle Güle Seslerin Sessizliği« (1993), »Gezintiler« (1994), »Maaile« (1995), »Seke Seke« (1997), »Mekanım Datça Olsun« (1999), »Alavara« (1999) adlı şiir kitapları ile düzyazılarını topladığı, »Düzünden« (1994), »Can’dan Yazılar« (1995) adlı kitapları yayımlandı.
Ayrıca »Hatırladıklarım - E. Roosevelt« (1953), »Yeni Türkiye: Bir Garp Devleti - G. Duhamel« (1956), »Her Boydan - Dünya Şiirinden Çeviriler« (1957), »Anna Frank’ın Hatıra Defteri« - A. Frank (1958), »Lord Stadford`un Türkiye Hatıraları - S. Lane Poole« (1959), »Sırça Kümes - T. Williams« (1964), »Muhteşem Gatsby - S. Fitzgerald« (1964), »Lenin Petrograd’da - E. Wilson« (1967), »Küba`da Sosyalizm ve İnsan - E. Che Guevara« (1967), »Gerilla Harbi - Mao Tse Tung« (1967), »Siyah İktidar - S. Charmichael« (1968), »Saloz’un Mavalı - P. Weiss« (1972), »Yeni Başlayanlar İçin Marks - Rius« (1977), »Bahar Noktası - W. Shakespeare« (1981), »Şvayk Hitler’e Karşı - B. Brecht« (1982), »Don Cristobita ile Don Rosita - F.G.Lorca« (1983), »Batı Yakasının Hikayesi - A. Laurents« (1988), »Kar Kokusu - C. M. Schulz« (1991), Fırtına - W. Shakespeare« (1991), »Oliver Twist - C. Dickens« (1992), »Hamlet - W. Shakespeare« (1992), »Define Adası - R. L. Stevenson« (1992) adlı çevirileri yayımlandı.
İzmir'de öldü ve Datça'da toprağa verildi. | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:27 pm | |
| Yeter
Çok uzun bu uzantılar Üç dakka yeter bana Çocuk sesleri için Mektepten dönerken Üç dakka yeter bana Öpmek için gözlerinizden Ve cennetten kovulmak için... | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:28 pm | |
| Ağaçları Kesmeyin
Düş bir yaş dalından düşerse Nereye düşer hiç düşündünüz mü? Yerde bir iz kalmayacak mı izdüşüm? Düşen yaş dalından düşünce Gözlerinizdedir pınarı Bir yaş bir daldan düşünce Kökündedir yaşı Bir yaş düşer bir daldan Hepimizin ölen arkadaşı Ve çok eskilere dair bir düşünce | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:28 pm | |
| Ağıt
Dün gece seyrimde gördüm cerenim. Kızlar ne kadar çok seviyorlarmış ki seni Mosmor olmuş gülyazısı bedenin Mosmor olmuş gülyazısı bedenin Düşmüş sanki erguvanlar içinde En genç burcu yıldızdan bir kalenin En genç burcu yıldızdan bir kalenin Uçmuş sanki uçsuz bir uçuruma Gökyüzünün çakır gözlerinden Gökyüzünün çakır gözlerinden Düşmüş bir damla,bir deniz feneri Işınlarıyla şile bezlerinin Güdüyor çobansız kalmış tekneleri | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:29 pm | |
| Poetika
Yalnızlığı sevmiyorum Yalnız kim ola ki Kendim... Kendimin kendini sevmiyorum Kediler hariç...
Kahve ocakçısı olacaktım ben Tuttum kavlimi Yazdıklarımsa hep nafile Hep nişanlı angaje ısloganlı Can, diyorlar, bir kahve yap şu dümenin ağzına Kallavi olsun!
Bende yoksa kahve, yemişçiden tedariklenip Ve cazveyi ateşe sürüp, üstüne yemeni, şekerini Taşırmadan pişiriyorum
Biliyorum, bilmez miyim bu kahve ocağınnan Ocağımızı bucağımızı Isıtamayacağımı!
İşte onun içinde de içim titreyerek Cezvenizi sürüyorum ateşe | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:29 pm | |
| Yeşil Şiir
Baktıkça çoğalır yıldızlar gecede Parmaklarınla sayılmaz; Kimi duyulur, kimi duyulmaz, Dinledikçe çoğalır gecede, Sesler gelir, Ya hızlıdan, ya yavaştan.
Her şey kendi dilince konuşur; Karanlık örtse de üstünü Gecede devam eder renk renk Ağacın dalında, rüzgarda; Her şey kendi rengince konuşur.
Gözlerini kapatır beklerdi; Yaprağa benzer ellerini, avuçlarını uzatır, Beklerdi işitinceye dek Ağacın dalında, rüzgarda; Yeşili duydu mu uyurdu Rüyasında. | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:30 pm | |
| BAHARLA ÖLÜM KONUŞMALARI I Memelerim koparıyor Yüzyıl süren bir yalnızlık dile gelmişçesine Nasıl nasıl bir sevinç yarabbi! Ve ağrıya ağrıya tabi, ağraya ağraya ağbi... Nakkaş Tepe de ancak bezmimize böyle gelmiştir Gelincikleri ve Nazım Hikmet’leriyle Yerbilimsel bir hapisten sonra II İçimdeki karanlığı patlatacağım Zifiri bir su akacak kamışımdan toprağa Bir kedi yavrulayacak köpek dişli bir kedi Ve böğürtlenler köpürecek ağzından Yedikçe kendi kendini mayhoş Ya da Posta Nazırı dedemden kalma Mors’un en morundan bir karga Konacak karşıki direğin doruğuna Düşmanlarım öyle doldurmuşlar ki onu Ne kadar taşlasan boş oynamıyor yerinden Ben kargadan korkmam ama bunun gözleri baykuş Ve tüyleri güngörmedik deniz dipleri kadar ıslak Ve ötüyor ötüyor ötecek Beni ışığa bağlayan (Bağlayın beni ışığa! Gerin telleri gerin!) beni ışığa bağlayan o gelin telleri o gelin telleri kopuncaya dek... Akpembe bahar yelkenleriyle Güneşin rüzgarına gerilmiş bir badem ağacı gibi... İçimdeki karanlığı patlatacağım Ve beynimin en ölümcül yaşlarıyla ağlaya ağlaya Yepyeni bir insan pırıl pırıl bir can bitecek toprağa... III İki çöpçü geliyordu karşıdan. Biri (Aynen Selahattin-i Eyyubi Haçlılar Seferinden, sanırsın, pos bıyıklarıyla Tarihin, süpürmeye gelmiş Prens Adalarını ) Öbürüne (Marmara’yı bizim Yaşar Küklopsunun o Anavavza gözüyle dünyanın en güzel atlarının neredeyse ineceği e biraz genişçe bir çakır su gibi görüyordu, eminim) Eyitti kim: Halk Partisi’nin solunda bir parti olsa Hiç dinlemez oyumu ona veririm IV Sevda Tepesinde geçen gün Karşıki masanın altında İki tane tavuk gördüm Toprakla yıkanıyorlardı Eşeledikleri çukurda İnsanlar için de belki ölüm Toprakla bi tür Yıkanmaktır diye düşündüm V Üşüyor mu deniz üstüne boşandıkça yağmur? Ondan mı dersin tüyleri böyle ürperiyor? Ben de gidersem bi gün bu biçim bi sağnakta Alı al moru mor bir sandal gibi acaba Yıllar sonra yılmayıp yine Çarpar mı yüreğim yurdumun sahillerine? VI Buket diye bahçeli bir meyhane vardı Yenişehir’de Yıkıldı çoktan GİMA var şimdi yerinde Kenarı küpelerle çevrili o küçücük havuzun Yamacında bir masa Cahit Ağ’beyle otururduk yaz gecelerinde Fıskiyenin serpintisiyle sırılsıklamdı muşamba Zaten Cahit’in gözleri daim yaşlı “Şunu siliver!” derdi garsona “Şu muşambayı siliver, mirim!” Ne Cahit kaldı, ne Buket, ne fıskiye Yine de bu bahar öğlesinde Fıskiyenin üstündeki o kırmızı top gibi -İsterse kalpten olsun, isterse- Hop hop ediyor ya yüreğim bi düziye VII Ruhum sıkıldıkça, ruhum, Mızrapsız bir tambur gibi Apayrı bir hava çalıyor vücudum Ruhum sıkıldıkça ruhum, Senden ayrı, kendimden ve kentten ayrı Apayrı bir hava çalıyor vücudum Kalk gidelim, kalk gidelim başka yere! Başka yere, başka yere, başka yere! Ruhum sıkıldıkça, ruhum, Cemil Beysiz bir tambur gibi Kendi kendini çalıyor vücudum VIII Yalıların surları boyunca giderken Kanlıca’da Duvarda bir gedik ilişti gözüme Uydurdum gözümü deliğe: Bir bahçe Bahçe değil bir havuz Havuz değil bir bahçe Üstü nilüfer kesmiş silme O nefti yapraklarıyla gelmiş O aksarı çiçeğiyle Ne hevesle gelmiş kim bilir bu güzelliğe! İnsanoğlu beni görsün diye mi? Bahçede oysa Bahçedeki bir havuz Bir havuz ki bir bahçe Ne in var ne cin ne bey ne ağa Surları da çekmişler dört bir yanına Bizler de varmayalım diye bu uçmağa Sade bir garibim yavru kurbağa Serilmiş o ortası çukur O sal gibi yaprağa Yarı suyun içinde Yarı yansımış ışığa Pırıla pırıl yeşile yeşil Rezil mi rezil Başladı birden haykırmağa Başladı inin cinin ağanın beyin Ne kendi görüp ne kimseye gösterdiği Çevresine bizler görmeyelim diye Surlar çektiği O kimsesiz güzele türkü yakmağa Şairim ben Benim işte o kurbağa IX Hep ölümü çalacak değil a Zangoç Bu da Sema’yla Asaf’ın kızına Hoşgeldin demek için Oysa Ne kadar Ne kadar Ne kadar yalnız Sanıyordum kendimi demin X Atkestanelerini geçen süvari ışıklar Er-erken kaldırmış hanımellerini tühallah üşüyecekler! Ve zeytinler eski Rum tenteneleriyle Esen yel! Esen yel! Kim gördü böyle gül yiyen horoz Tanyeri kokuyor sesi... Yuvarlandıkça sanki bayırdan aşağı hapiste dolmuş bir şarap şişesi Öbür horozlar da ayaklanıyor merdiven nakışlı ibikleriyle Ve balkonlardan sarkarken düşleri bebelerin bir albayrak yarışı gibi Horozlar nev-icad ediyorlar denizi Hırsızlar! Hırsızlar! Ve deniz levent gölgeleriyle Turgut Reis’in Bütün bu dizelerden alınıyor Bir ala bir mora kesiyor yüzü Esen yel! Esen yel! Bu sabah bir firardır kan-davasından bir çocuk Kuşluk vaktine kalmadan önce Güneşin kurşunlarıyla vurulacak Ve akşamladı mıydı çamlar ve karadı mıydı Tepelerde Tepelerde Öyle güzel ki esen yel Esen yel! Esen yel! Bu sabah ve bu bahar bir firardır Baruta koşan bir fitil İfil İfil Öyle güzel ki esen yel! Esen yel! Esen yel! Öyle güzel Öyle güzel ki Esmese de Esmese de Güzel XI İçimden bir his bırakmıyor beni ölmeceye. İçimden bir his. Bir his ki Çapraz oturmuş denizin kıyısına Taş Taş Taş Derken bir GÜNEŞ! Tıpkı Üsküdarda’ki Şemsi Paşa Camisi gibi. Sen iskeletlerle değil diyor bana Sen iskelelerle kuracaksın cesedini Ve öyle köpeksin ki sen Öldükten sonra bile Yılmaz’ın UMUDundaki Paytonların ardından Koşacaksın hep Geleceğe Çın Çın Çın Ve karnımın gevşemesine karşın Taş..larımdaki tarçın Bırakmıyor beni ölmeceye Evet diyemiyorum Diyemiyorum ki evet O hayırlı O hayırlı geceye XII Ben de Boğaziçi de bu bahar Mavi sakalına erguvanlar takmış Sarhoş bir İskele Babası kadar Hem delikanlı hem deliler gibi ihtiyar Can YÜCEL | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:31 pm | |
| RAMBRANDT'IN RESMİ ÜZRE
Karanlıklar arasından bir ışın Bir kadın vucuduna vuruyor Aşağıdan yukarıya Yıkanmak uzre Geceliğini kaldırmış Bacakları bütün kadınların bacaklarından Ama o ezele kalacak O bir ışın yüzünden Aydınlatan yaşamımızı Aydınlatan yalnızlığımızı Bir tek ışın yaşasın. Can YÜCEL | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:32 pm | |
| YAPRAKTI
Bir başka yolculuk dalından düşmek yere, Yaşadığından uzun; Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere.
Ağacın yüksekliğince, Dalın yüksekliğince rüzgarda; Ve bir yeni ö'mü'r Vardığın çimen yeşilliğince.
Can YÜCEL | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Cuma Ekim 10, 2008 11:33 pm | |
| İKİMİZİN ARASINDA
Bir gün şayet camsız çerçevesiz penceresiz Bir gün ben, çadır bezi bir perdeden Günlerin toz-toprak şarkısını çırparken Canevimin önünden geçersen, Bir gün şayet boynumda yem torbası hayallerim asılı Bir gün şayet samançöpü bir sokak dişlerim arasında Canevinin önünden geçersem Anlatırım nasıl nerde Bir ulu çınara takılı bir kuyrukluyıldız Bir yeşil telaşta çırpınan ışığımız Anlatırım nasıl nerde... Sonra eğilir kulağına derim: Bekle Çocukken kaçırdığım uçurtma dönsün gelsin Hele çarpsın bu çerçi yükü şehirlere, Hele ürksün fincancı katırları!
CAN YÜCEL | |
| | | poe tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 193 ruh hali : Kayıt tarihi : 07/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Paz Ekim 12, 2008 12:35 am | |
| Anladım
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım... Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ''git'' dediğimde anladım.. Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım... Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş... Can yüceL | |
| | | poe tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 193 ruh hali : Kayıt tarihi : 07/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Paz Ekim 12, 2008 12:37 am | |
| Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci dereceden failidir" denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse...
Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
Can Yücel | |
| | | poe tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 193 ruh hali : Kayıt tarihi : 07/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Paz Ekim 12, 2008 12:39 am | |
| Seninle Olmanın En Güzel Yanı
Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi.. . Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kı skanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda.. . Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki... YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...
Can YÜCEL | |
| | | poe tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 193 ruh hali : Kayıt tarihi : 07/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Ptsi Ekim 13, 2008 4:40 pm | |
| Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama Yarım saat erkene kurulsun saatin Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin.. Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart Çek kızarmış ekmek kokusunu içine Bak güzelim kahvaltının keyfine.. Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis, Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, Ohhh şöyle bir hafifle Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al.. Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi? Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor.. Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak.. Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.. Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun.. Saklama tabakları, bardakları misafire Sizden ala misafir mi var bu dünyada Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil, Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının.. Gece evinde, dostların olsun Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun.. Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
Can Yücel | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Çarş. Ekim 22, 2008 11:49 pm | |
| ELLERİMDE BİR GÖZTAŞI
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu
Şaştım, mavi bir fal gibi açılınca önümde
Giritli bir ölümüm varmış, bir balıkçı fitil gibi
Patlayacakmış avucunda otuz çubuklu gençliğim
Üç günde mi desem, üç gökte, üç kulaçta mı
Ben ki, o camgöbeği çiçekler açan ağaç
Kırılmaz bardaklar gibi tuzla buz olacakmış
Ne zaman boğulsam böyle yosun kokuyordu ışık
Sabahcı kahvelerde bir çiroz ötüyordu
Ve dalgalarımı geçen o deniz şoförleri
Böyle uyur düşlere bindirmiş gemiler
Uyuklar gibi üstünde mermer masaların
Bir tahta parçasıydım, osmanlı bir kazadan kalmış
Yüzüyordum, islam kaptanın ahşap ayağında
Öbür tahtalara öbür insanlara doğru
Cumhurdu mürekkep balığı, simsiyah yüzüyordum
Ne bileyim, bir korkunun böyle destan olduğunu
Ağardım, nisanlayınca gece, ve yavrulayan yalnızlık
Ya da ilk insanın doğduğu, öldüğü dağdı Moby Dick
Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan
Çanlar çalıyor kulaklarımda, yunuslar yarışıyordu
Alyuvarlar, dolkuşları ve rüzgar midyeleri
Dedim, dünya gibi bulut yok dünya üstünde
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunu
Açıldım, çıkmaz bir sokak gibi, kapanınca denizde. | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Çarş. Ekim 22, 2008 11:50 pm | |
| BÜYÜK CAN DEDİ Kİ:
Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Çarş. Ekim 22, 2008 11:50 pm | |
| OPUS-CORPUS-1999
Gümüş kanatlarıyla bezmimize gelen
O huriler o kumrular
Yaşamı yaşatmak için
Sevişmeyi ilan ediyorlar
Huu çekerek içlerinden
Hakuran kafeslerinden
İndirerek darağaçlarını yaprak yaprak
Bach'ın yepyeni bir yapıtını çalıyorlar
Siyah beyazlarıyla
Kumrular ki makamları cennet
Mekanımı cennet ediyorlar benim de
Türemişim bir tuba ağacının köklerine
Gözyaşlarımla düşünüyorum o gelmeyen geleceği
Yaşamı yaşatmak için | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Çarş. Ekim 22, 2008 11:51 pm | |
| ÜÇ NAL LOKANTASINDAN
Bu cehennemi sıcaktan kurtulmak için
Sırtımı, omuzlarımı yüzen
Ne bir esinti bekliyorum yaprakları uçarısıya,
Ne de bir yaz yağmuru bardaktan boşanırcasına
İhtiyacım benim başka bir sıcak
Teninin sıcaklığı senin
Yelelerimden sağrıma inen ter damlalarıyla
Koşturacak beni menzilinden menziline
Dört ayak, üç nal | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Çarş. Ekim 22, 2008 11:51 pm | |
| SEVGİLİ GENÇLİK
Öyle parçalandım ki ömrümde segiyle öfke arasında
Sevgimi öfke vurdu
Öfkemi sevgi kaçırdı
İçim parçalandı arada
Bir de bigün baktım gökyüzüne, bir bayram gecesi
Bir kestane fişeği açmış yedi rengimden
Yağıyorum çocukların üstüne | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Çarş. Ekim 22, 2008 11:52 pm | |
| GÜLER YÜZÜMLE
Viran bir rum evi adada oturduğumuz ev
Serinliğine serin
Ferah olmasına ferah ya
Tam bir hakuran kafesi.
Bu deyimi aslına döndürmek için mi nedir
Bir çift de kumru gelip
Yuva yapmış çatısına.
Öyle usturubunla yerleşmişler ki
Çürümüş tahtaların arasına
Dışardan görünmüyorlar hiç.
Yalnız
El-ayak çekildikten sonra
Derinden
Ve civan demlerle demlenircesine
Başlıyor dem çekmeleri
Benim de çökmeye yüz tutmuş
Şu can kafesimde
Kadir sevgilim Güler’e sevgim
ÜSKÜDARA GİDELİM diyor hala
ÜSKÜDARA GİDELİM | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri Çarş. Ekim 22, 2008 11:52 pm | |
| GÜZEL'E
Dün gece senin küçücük elinle yalnız yattık
Yalnız senin küçücük elinle yalnızlık
Kandilli ilkokulu kadar kalabalık
Zilleri çaldığında düşlerinin
Sınıfların kapıları ardına kadar açık
Gökyüzünün, denizin, toprağın, hayalle, emeğin
Haklı sınıfları
Belki de baskın korkusuyla vefasız, akıntıya atılan
Kitaplar varya onlardan
Öğrenmiş Marx'ı, gümüş balıkları
Ve belki de onun için o kadar,
O kadar aydınlık ortalık...
Sen ki çicekleri toplamayan güzelim
Çicekleri sulayan çocuk
Ve ben ki buruk ve kavruk
Bir ihtiyar adamım artık
Öyle güzeldim ki senle, çiçeklerden çok
Ve anladım, anladım ki bir daha
Düşünde bile göremez işler
Düşlerin gördüğü işleri | |
| | | | CAN YÜCEL Hayatı Ve Eserleri | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |