| | Günün Şiiri | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Günün Şiiri Perş. Ekim 02, 2008 3:26 pm | |
| Çok Güzel Şey
Yaşamak güzel şey doğrusu Üstelik hava da güzelse Hele gücün kuvvetin yerindeyse Elin ekmek tutmuşsa bir de Hele tertemizse gönlün Hele kar gibiyse alnın Yani kendinden korkmuyorsan Kimseden korkmuyorsan dünyada Dostuna güveniyorsan İyi günler bekliyorsan hele İyi günlere inanıyorsan Üstelik hava da güzelse Yaşamak güzel şey Çok güzel şey doğrusu.
Melih Cevdet ANDAY | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Cuma Ekim 03, 2008 12:40 pm | |
| Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi Neydi çekip kendine, beni bağlayan Kanatan dudağımı, tenimi dağlayan Elleri ta içimde o dev miydi
Etime bir alev değmişçesine Nasıl da yakardı öptüğü zaman Bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan Yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine
Hani o yalnız benim olan gül, kırmızı Gözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe Hani, o var olmalarımız öpüştükçe O delice sürdürmeler yaşantımızı
Hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka Sarıldıkça güçlenmek, bütünlenmek Kudurmuş arzularla zamanı yenmek Ve en kuytularda buluşmak korka korka
Kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden Kimi gece mıhlamak gölgemizi duvara Varmak için o sevgiyle açılmış kollara Apansız düşmek yükseklerden bir yerden
Oydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de Sevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık Avunmak... Kırık dökük anılarla artık Kimbilir? o geceler yaşanmadı belki de
Ümit Yaşar Oğuzcan
En son Admin tarafından Perş. Kas. 13, 2008 1:55 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Perş. Ekim 09, 2008 12:28 pm | |
| Ellerinize ve Yalana Dair Nazım Hikmet
Bütün taşlar gibi vekarlı, hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli, bütün yük hayvanları gibi battal, ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz. Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü, tabiat gibi cesur ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil, bu dünya ellerinizin üstünde duruyor. Ve insanlar, ah, benim insanlarım, yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız. Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya, göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan. İnsanlar, ah, benim insanlarım, hele Asyadakiler, Afrikadakiler, Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları ve benim memleketlilerim, yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu, elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız, elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz. İnsanlarım, ah, benim insanlarım, Avrupalım, Amerikalım benim, uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi, ellerin gibi tez kandırılır, kolay atlatılırsın...
İnsanlarım, ah, benim insanlarım, antenler yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa rotatifler, kitaplar yalan söylüyorsa, duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa, beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların, dua yalan söylüyorsa, ninni yalan söylüyorsa, rüya yalan söylüyorsa, meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı, ses yalan söylüyorsa, söz yalan söylüyorsa, ellerinizden başka herşey herkes yalan söylüyorsa, elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir. Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası dünyada bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Nazım HİKMET
En son Admin tarafından Perş. Kas. 13, 2008 1:56 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | mgg tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 284 ruh hali : Kayıt tarihi : 02/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri C.tesi Ekim 11, 2008 11:06 am | |
| SEN DE DENİZ MİSİN BE MARMARA
Sen de denizsen Marmara Otur hesapla bak, üç kere daha denizim senden Ama bana deniz diyen yok o başka dava Sarıyer'in oralarda mavi bir nokta yok mesela Tüh ki atlaslara falan da geçmez adım Sen de deniz misin be marmara Senin İstanbulun okula gider mi Çocuk felci nedir bilir misin Adalarından herhangi birin bile kara mıdır bahtı Sen de deniz misin be marmara Hiç kızıp köpürme ama Hiç deniz görmesek yutardık belki marmara Yani iki boğaza bakıyorsun diye Deniz diyolarsa sana Canına okurum ben böyle işin Ben evde altı boğaza bakıyorum Hemde ay ortası biten bi maaşla
AKGUN AKOVA | |
| | | poe tecrübeli üye
Mesaj Sayısı : 193 ruh hali : Kayıt tarihi : 07/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Salı Ekim 14, 2008 9:05 am | |
| Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı? Hırsızlık; para, malmı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı? Solması için gülü dalından mı koparmalı? Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı? Öldürmek için silah, hançer mı olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Victor Hugo | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Perş. Ekim 16, 2008 1:27 pm | |
| Türkçe'nin ses bayrağı Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Anısına....
TENHA
Ben öleceğim, kimse seyretmesin, Güneş ve düşünceler içinde. Soyunacağım elbiselerden ve hatıralardan, Bir semalar sessizliğinde.
Asude ve mahzun ellerimle, Nasibimi bir kenara bırakıp. Eski şarkılar söylerken, Dağlarda ateşler yakıp.
Kimse seyretmesin, aşk ve sonsuzluk, Garip mezarlıklar -arasından gideceğim.- Kokulu sularla yıkanarak Karanlıklarda zevk edeceğim
En son Admin tarafından Perş. Kas. 13, 2008 1:55 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Cuma Ekim 17, 2008 12:50 pm | |
| Unutulmayanlar / Ümit Yaşar Oğuzcan
Biliyorum, unutamayacaksın! Ağır ağır geçecek mevsimler, Bir bir ağaracak saçının telleri Solacak albümde eski resimler.
Beni hatırladıkça için ürperecek, Boşanan gözyaşlarını tutamıyacaksın. Boşuna zorlama kendini, sevdiğim; Biliyorum, unutamayacaksın.
Ve biliyorsun, ben de unutamayacağım, Eskimeyecek içimde sana ait ne varsa Şöhretmiş, servetmiş herşey geçiyor, inan Dostluklar ve sevgiler kalıyor, kalırsa.
Sen benim gökyüzümdün, denizim, toprağımdın, Şimdi bir hatıra olamazsın belirsiz, uzak Biliyorsun bazı şeyler vardır elimizde olmayan İşte öyle imkansız birşey seni unutmak.
Zannetme ki herşey bitti sevdiğim; Birgün yeşerecek şu sararmış yapraklar. Ve bundan sonra kim severse dünyada; Seni ve beni hatırlayacaklar...
En son Admin tarafından Perş. Kas. 13, 2008 1:54 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Salı Ekim 21, 2008 12:52 pm | |
| Birgün sende anlayacaksın.. Kalabalıklardan kaçıp, Dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın! İşte o an özleyeceksin, eski sevgilini değil,
Pili bitmiş oyuncak ayını.. Yanından ayırmadığın saflığını.. Sen de birgün anlayacaksın Dizlerini karnına kadar çekip, Çocukluğuna ağlayacaksın.. O küçük kız çocuğu değilsin artık.. Tel sarar kızıma tel sarar diyen babana, Benzemeyecek bazı erkeklerin gözleri.. Ve özleyeceksin kendini. O küçük kız çocuğu değilsin artık.. Ama birgün sen de anlayacaksın Kenarları dantelli elbisesiyle, Saçlarını özene bezene
Yanlara ördüğün bez bebeğini Nereye koyduğunu, hatırlaman gerektiğini...
C.Y
En son Admin tarafından Perş. Kas. 13, 2008 1:54 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Çarş. Ekim 29, 2008 1:34 am | |
| ONUNCU YIL MARŞI
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan, On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan; Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan; Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan.
Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi, Türk'e durmak yaraşmaz,Türk önde,Türk ileri!
Bir hızla kötülüğü, geriliği boğarız; Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız. Türk'üz, bütün başlardan üstün olan başlarız; Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.
Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi, Türk'e durmak yaraşmaz,Türk önde,Türk ileri!
Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını, Dindirdik memleketin yıllar süren yasını. Bütünledik her yönden Istiklal kavgasını; Bütün dünya öğrendi Türklüğü saymasını.
Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi, Türk'e durmak yaraşmaz,Türk önde,Türk ileri!
Örnektir uluslara açtığımız yeni iz; Imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz. Uyduk görüşte bilgi, gidişte ülküye biz; Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.
Türk'üz , Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi , Türk'e durmak yaraşmaz,Türk önde,Türk ileri!
F. Nafiz Çamlıbel - B. Kemal Çağlar
En son Admin tarafından Perş. Kas. 13, 2008 1:54 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Paz Kas. 09, 2008 7:51 pm | |
| HAKİKAT NEREDE
..... hangi üç asır, hangi on asır Tuna ezelden Türk diyarıdır. Bilinen tarihler söylememiş bunu Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak, Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin. Asya'nın ortasında Oğuz oğulları, Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları Doğudan çıkan biz
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz Türk sadece bir milletin adı değil, Türk bütün adamların birliğidir. Ey birbirine diş bileyen yığınlar, Ey yığın yığın insan gafletleri
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde, Hakikat nerede?
M.KEMAL ATATÜRK | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Salı Kas. 11, 2008 1:26 pm | |
| Karıma Mektup
Bir tanem! Son mektubunda: "Başım sızlıyor yüreğim sersem!" diyorsun.
"Seni asarlarsa seni kaybedersem;" diyorsun; "yaşayamam!"
Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı.
Ölüm bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm. Fakat emin ol ki sevgili; zavallı bir çingenenin kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer ipi boğazıma, mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nâzım'a!
Ben, alaca karanlığında son sabahımın dostlarımı ve seni göreceğim, ve yalnız yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim...
Karım benim! İyi yürekli, altın renkli, gözleri baldan tatlı arım benim; ne diye yazdım sana istendiğini idamımın, daha dava ilk adımında ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver. Bunlar uzak bir ihtimal. Paran varsa eğer bana fanila bir don al, tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
Ve unutma ki daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı.
Nazım Hikmet Ran | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Perş. Kas. 13, 2008 1:53 pm | |
| BEN SİZE NE YAPTIM
Ben size ne yaptım Çağrı mı, armağan mı, ceza mı Ne vardı böyle karşıma geçecek Ben ne yazılar ne çizgiler yitirdim hatırlamadım Ne var ki sizinki onlar gibi gitmeyecek
Artık olan oldu Gitmeniz gitmeseniz bir Ben de düş kursam da kurmasam da Aklıma yüzünüz gelecektir
Ben size ne yaptım, Ne kötülüğüm dokundu size İnanın - hoş niçin inanacaksınız- Sizi şu ana kadar tanımazdım İnanmak, bilmek yakışmaz size Karşıma çıkmayacaktınız. Karşımda bir resim gibi şimdi Kuramadığım düşlerin çizdiği, siz Hem gözüme hem düşüme Çakılıp kaldınız Renklerinize ve biçimlerinize Düş dışı gerçeklerin çizdiği siz
Beni benden çıkardınız Beni benden aldınız Göz görmeye-görmeye Bir uzağa bıraktınız Kendime dönmeye ertık çok geç
Özdemir Asaf | |
| | | MerveGül SüperMod
Mesaj Sayısı : 356 Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 03/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Perş. Kas. 13, 2008 4:28 pm | |
| BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor Eski zamanlardan bir cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin.
Attila İLHAN
| |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Ptsi Ara. 01, 2008 10:29 pm | |
| Yalnız Bir Opera
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
İmrendiğin, öfkelendiğin Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim Yani yaşamışlık sandığın Geçmişim Dile dökülmeyenin tenhalığında Kaçırılan bakışlarda Gündeliğin başıboş ayrıntılarında Zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin.
Yaz başıydı gittiğinde, ardından, Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine Çerçevesine sığmayan Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.
Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? 'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda. Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını Takvim tutmazlığını Aramızda bir düşman gibi duran zamanı Daha o gün anlamalıydım Benim sana erken Senin bana geç kaldığını.
Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı. Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık. Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak?
Şimdi biz neyiz biliyor musun? Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.
Kış başlıyor sevgilim Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan Oysa yapacak ne çok şey vardı Ve ne kadar az zaman Kış başlıyor sevgilim İyi bak kendine Gözlerindeki usul şefkati Teslim etme kimseye, hiçbir şeye Upuzun bir kış başlıyor sevgilim Ayrılığımızın kışı başlıyor Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Ptsi Ara. 01, 2008 10:30 pm | |
| Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak.... Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar, Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.
Dışarda hayat düşmandır size İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz Bir ayrılığın ilk günleridir daha Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup Kulak verdiğiniz saat tiktakları Kaplar tekin olmayan göğümüzü Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz Bakınıp dururken duvarlara Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek, Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına, Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya Kendimizi hazırlar gibi.
Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, Ve kazanmış görünürken derinliğimizi Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar Göremeseniz de, bilirsiniz Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.
Bana zamandan söz ediyorlar Gelip size zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onalar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.
Gün gelir bir gün Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide O eski ağrı Ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten bitmissinizdir.
Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Günlerin dökümünü yap Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini Kim bilebilir ikimizden başka? Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış Bir ilişkiyi, duyguların birliğini, Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Bunlar da bir işe yaramadıysa Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda. | |
| | | Admin admin
Mesaj Sayısı : 974 Yaş : 32 Nerden : Çanakkale ruh hali : Tuttuğu Takım : Kayıt tarihi : 01/10/08
| Konu: Geri: Günün Şiiri Ptsi Ara. 01, 2008 10:30 pm | |
| Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden İkindi yağmurlarını bekleyen Yaz sonu hüzünlerinden Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim Geçti her cağın bitki örtüsünden Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından Bakarken dünyaya Yangınlarla bayındır kentler gibiyim: Çicek adlarını ezberlemekten geldim Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların Unuttuklarını hatırlamaktan Uzun uzak yolları tarif etmekten Haydutluktan ve melankoliden Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden Duyarlığın gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.
Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Yaram vardı, bir de sözcükler Sonra vaat edilmiş topraklar gibi Sayfalar ve günler Işık istiyordu yalnızlığım Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk...Bitti. Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde Ask yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır: Eksiliyorduk Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim Her otelde biraz eksilip, biraz artarak Yani çoğalarak Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında Ağır ve acı tanıklıklardan Geçerek geldim. Terli ve kirliydim. Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları Ve açık hayatları seviyordu. Buraya gelirken Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri... panayır yerleri... Ölü kelebekler... Ölü kelebekler... Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
Adım onların adının yanına yazılmasın diye Acı çekecek yerlerimi yok etmeden Acıyla baş etmeyi öğrendim. Yoksa bu kadar konuşabilir miydim? İpek yollarında kuzey yıldızı Aşkın kuzey yıldızı Sanırsın durduğun yerde Ya da yol üstündedir Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.
Aşkın bir yolu vardır Her yaşta başka türlü geçilen Aşkın bir yolu vardır Her yaşta biraz gecikilen Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler Gözlerim Aşkın kuzey yıldızıdır bu Yazları daha iyi görülen Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler İlerlerim Zamanla anlarsın bu bir yanılsama Ölü şairlerin imgelerinden kalma Sen de değilsin. O da değil Kuzey yıldızı daha uzakta Yeniden yollara düşerler Düşerim Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler Yaşamsa yerli yerinde Yerli yerinde her şey Şimdi her şey doludizgin ve çoğul Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi Şimdi her şey yeniden Yüreğim, o eski aşk kalesi Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden Dönüp ardıma bakıyorum Yoksun sen Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.
Murathan Mungan
| |
| | | | Günün Şiiri | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |